İçeriğe geç

Alışveriş sepeti

Sepetiniz boş

Makale: Yenilikçi bir terapi yöntemi: KranyoSakral Terapi

Yenilikçi bir terapi yöntemi: KranyoSakral Terapi

Yenilikçi bir terapi yöntemi: KranyoSakral Terapi

Esin Yardım ile Kranyosakral Terapi’nin prensiplerini, felsefesini, uygulamalarını ve bedendeki kaynaklarını keşfedin.

İçsel Zeka ve KranyoSakral Terapi

Yaşam kendini hareket olarak ifade eder; canlılığın bedenimizde herkes tarafından hissedilebilir hareket ifadesi nefes ve nabızdır. Fizyolojik varlığımızın en derinlerindeki ifadeleri ise, sağlıklı dokuların nefes alıp vermeye benzeyen ritmik bir hareket içinde olmasıdır. Beyin-Omurillik sıvısının beyinde üretilmesi ve omurga boyunca inmesi bu derin hareketlere en iyi örneklerden biridir.

Her dokunun kendince bir yaşam ifade ritmi vardır. Eğitimli ve hassas eller, bu ritmik hareketleri dinleyip bu canlılığın ve sağlığın bedende nasıl ve ne derece ifade bulduğunu anlayabilirler.

En basit rahatsızlıklarda bile bazen “Sağlığımı yitirdim” deriz, oysa sağlık aslında hiçbir zaman kaybolmaz; döllenme anından son nefesimize kadar bizimledir. En zor, ağır hastalıklarda bile bedende sağlığın ifadesi vardır ve hep iyileşme ve düzenlenme yönünde çalışır. Hastalıkla gelen rahatsızlıkların ve acıların altında aslında bir “ne yapacağını bilme” hali vardır. Bir başka deyişle, her hastalık içinde kendi tedavi planını barındırır. Bedenin bilgeliği her zaman ne yapacağını bilir, yeter ki biz ona engel olmayalım.

Bir örnekle bakalım; Parmağınızın biraz derin kesildiğini düşünün, ilk önce oraya giden damarlar daralır ki kan kaybı azalsın. Kandaki belli proteinler sayesinde pıhtılaşma başlar. Daha sonra o bölgeye antikorlar gitmeye başlar ki açık yara mikroplardan etkilenmesin. En son olarak da fibroblast hücreler kesilen bölgeye gelip kolajen üretirler ki böylece yeni doku oluşumu da başlar. Yaranın derinliğine göre bir sürede de iyileşme tamamlanır, kesiğin olduğu yerde yeni deri oluşumunu görmeye başlarız.


Yaştan, cinsiyetten, ırktan, iklimden bağımsız, bir kesik olduğunda bedenin içsel zekası devreye girer ve tam da bu sırayla iyileştirme işlemini devreye alır.
Kesik, nasıl iyileşeceği planını içinde barındırır.

Varlığımızdan gelen bu sağlık, döllenme anından ölüme kadar bütün hücre ve dokuların biçim ve işlevlerini birleştirir ve en çaresiz görünen durumlarda bile, olabilecek en iyi dengeyi ve homeostazı sağlamak üzere her an iş başında olur.


Benzer bir iyileşme süreci kemik kırıkları, enfeksiyonlar gibi birçok hastalık için geçerlidir. Hatta bizim doğru beslenme ve doğru dinlenme gibi ideal ortam sağlamak haricinde sürece hiç müdahale etmediğimiz birçok durumda iyileşme çok daha kesintisiz ve hızlı gerçekleşebilir.

Bedenin içsel zekası kendini nasıl iyileştireceğini her zaman bilir ve çoğu zaman bu tedavi planını kusursuzca uygulayabilir. Ancak çok ani ya da sistemi ezici yükte, bir başka deyişle travmatik durumlarda sistemin tüm önceliği hayatta kalmak olduğundan bu iyileştirme planını tamamıyla devreye alamayabilir. Bu tür durumlar uzun vadede ağrılar, bağışıklık sistemi bozuklukları, kaygı sorunları gibi daha kronik rahatsızlıklarla kendini göstermeye başlar. “Hiç de bir şey yokken bu hastalık nereden çıktı?” dediğimiz durumların çoğunun temeli aslında yıllar önce bir kaza, düşme, duygusal travma zamanında atılmış olabilir.

Böyle durumlarda sisteme verebileceğimiz en iyi destek ona geçmişten takılıp kalmış olan travma etkisini fark ettirmek ve sağlığın şu anda orada ifadesini bulmasına yardımcı olmaktır. Beden bunu ancak iç bilgeliği sayesinde kendisi yapabilir. İlaçla, kimyasalla, fiziksel manipülasyonla gerçek ve kalıcı bir iyileşme elde etmek mümkün değildir.  Kişinin sistemini hiç tanımadan, sağlık yerine hastalığa odaklanarak ve bedeni gerçekten dinlemeden uygulanacak herhangi bir yöntem en iyi ihtimalle semptomlarda bir rahatlama ya da geçici bir iyilik hali yaratabilir.

Oysa bedenin iç bilgeliği ya da öz şifacısının ihtiyacı olan sadece travma anında fark edip şifalandırma sürecini başlatamadığı, ya da başlayan süreci o anki kaynakları yetmediği için devam ettiremediği bozulmayı tesbit etmektir. Bunu fark ettiği anda her koşulda sağaltım için çalışan öz şifacı bedeni o an mümkün olan en optimum seviyede dengeleme ve yenileme sürecine başlar. Başkası tarafından dikte edilmeyen, sınırları zorlanmayan, hatta tesadüfi bir doza göre kimyasal bir yüklenme ile uğraşmak zorunda kalmayan sistem kendini en iyi bildiği şekilde düzenleyip şifalandıracaktır.

Şifa ve iyileşme her zaman sistemin kendi içinden gelir ve beden en iyi onu manipüle etmek yerine onu gerçekten dinleyen terapi ve tedavilere cevap verir.

KranyoSakral terapi bedenin iç bilgeliği ile işbirliği yapan sağaltım yöntemlerinin belki de en etkileyicisi. Geçen yüzyılın sonlarında Dr W. Sutherland’in beyin-omurilik sıvısının üretiminin beyin zarları ve kafatası kemiklerinde ritmik bir genişleme-daralma hareketi yarattığını keşfetmesiyle ortaya çıkmış ve özellikle de 1980den günümüzde hızla yaygınlaşmış bir terapi.

Başta da belirttiğim gibi yaşam kendini hareketle ifade eder, ve bu hareketin dokularımızdaki ifadesi denizin gelgitine benzer, yumuşak ritmik hareketlerdir. KranyoSakral Terapist başta beyin-omurilik sıvısı olmak üzere bedendeki farklı sıvı ve dokuların bu ritmik hareketlerini çok hafif dokunuşlarla dinleyerek hem sağlığın kendini tam ifade ettiği, hem de bozulma ve daralmaların olduğu bölgeleri tesbit eder. Terapinin temel amacı yaşam boyu oluşabilecek bozulmalar, devinmsizlik halleri ya da şartlanmış zihin-beden hallerini ve sağlık arasında tekrar ilişki kurup düzenlenmesine destek olmaktır.

Bir KranyoSakral terapi seansı siz giysilerinizle bir masaj masasında rahatça uzanırken uygulanır ve 60-70 dakika kadar sürer. Terapist ağırlığı 5 gramı geçmeyen ve masaj niteliği taşımayan yumuşak dokunuşlarla sisteminizin sağlığını dinler ve sağlığın kendini tam ifade edemediği noktalarda bedenin kendini düzenlemesine yardımcı olur. Seanslar genellikle sinir sistemini derinden rahatlatan, yüzeyde görünen semptomlardan öte hastalığa kaynak olan blokajların ortadan kalktığı derin deneyimlerdir. Terapinin faydasını masaj masasından kalktığınız an hissetmeye başlayabileceğiniz gibi seansı takip eden günlerde de yarattığı değişiklikleri ve açılımları gözlemleyebilirsiniz.

Yazar Hakkında:

Esin Yardım - KranyoSakral Terapist

ODTÜ Psikoloji mezunu. 8 yıldır farklı ülkelerde KranyoSakral Terapi uyguluyor ve hocalarına asistanlık yapıyor. Temel Şamanlık inisiyasyonu alması yanı sıra Vinyasa, Yin ve Yoga terapi hocalık ve Tay masaj sertifikaları var. 2010 yılından beri BAE, Endonezya, Tayland ve Türkiye’de KranyoSakral Terapist olarak çalışmaktadır. Biyodinamik eğitimini tamamlamış, Upledger eğitiminin ileri seviyelerine devam etmektedir. 

 

Read more

Beslenme Alışkanlıklarınız Diş Gelişiminizi Engellemesin!
Yazar: Ceren Tosun

Beslenme Alışkanlıklarınız Diş Gelişiminizi Engellemesin!

Tükettiğimiz besinler bedenimizi mutlaka etkiliyor. Bazı besinlerin bizi yorduğu, sivilcelere neden olduğu ya da mikrobiyotamızı bozduğu bir gerçek. Peki ağzımızın ve dişlerimizin yanlış beslenmede...

Daha fazlasını oku
Bağırsaktaki Beyin: Mikrobiyota
Bağırsak

Bağırsaktaki Beyin: Mikrobiyota

Mikrobiyota vücudumuzun iç ekosistemidir. Doç. Dr. Emel Uzunoğlu ile mikrobiyotanın kronik hastalıklar, metabolizma, psikoloji ve bağışıklık sistemi gibi yaşamsal işleyişlerin kalitesini nasıl beli...

Daha fazlasını oku