En Güçlü Silah Elimizde
Bakırın kullanımını yaygınlaştırmak; gelecekte karşılaşacağımız yeni salgınların, virüslerin ve pandemilerin engellenmesinde büyük önem taşıyor.
1852 yılında Paris’teki kolera salgını sırasında, şehirdeki bakır işletmelerini ziyaret eden Doktor Victor Burg, burada çalışan 200 kişinin salgından etkilenmediğini ve bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık geliştirdiğini fark etti. Ardından hem Paris’te hem de dünyadaki pek çok şehirde bakır işletmelerinde çalışan insanların hastalıklarla olan ilişkisini araştırmaya başladı.
Doktor Burg’un aksine bugün; bakırın antibakteriyel özelliğe sahip olduğu ve norovirüs, MRSA ve stafilokok gibi bakterileri öldürdüğü bilim dünyasında biliniyor. Bakırla temas eden bakteriler ve virüsler dakikalar içinde ölüyor.
Peki, bu nasıl oluyor?
Bir bakteri veya virüs bakır yüzüyle temas ettiğinde bakır, elektrik yüklü parçacıklar olan iyonları serbest bırakıyor. Bu iyonlar da bakterilerde bulunan DNA ve RNA’ları yok ederek bu mikroorganizmaların hayatta kalmasını engelliyor. DNA ve RNA’larını kaybeden virüsler ve bakteriler ise bakıra karşı mutasyona uğrayarak daha dirençli hale gelemiyor. Bu yüzden; insanları hasta eden mikroorganizmalar plastik ve paslanmaz çelik gibi yüzeylerde günlerce yaşayabiliyorken, bakır yüzeylerde ise saatler içinde yok oluyor.
Aslında bakırın antibakteriyel özelliğinin bilinmesi ve tıbbi amaçla kullanımı, MÖ 2600 yılına kadar uzanıyor. Bu dönemde yazılan ve ilk tıbbi kitap olarak bilinen Edwin Smith Papirüsü’ne göre bakır, göğüs yaralarını ve içme suyunu temizlemek için kullanılıyordu. Hindistan’da da yüzyıllar boyunca insanlar suyu bakır kaplardan içti.
Bakırı kullanmayı neden terk ettik?
Bugün etrafımızda gördüğümüz pek çok obje, paslanmaz çelikten veya plastikten üretiliyor. Bu materyaller bakıra göre daha temiz ve parlak görünüyor ve temizlenmeleri daha kolay. Bakırın kolayca kararmasından dolayı, bakırdan üretilen nesneler de kirli bir görüntüye neden oluyor. Bu nesneleri belirli periyotlar halinde parlatmak ise oldukça maliyetli. Fakat bilim insanları, bakırın rengi dönse, hatta yeşillense bile yüzeyindeki mikropları öldürmeye devam ettiğini belirtiyor.
Bakır kullanımı mikropları %83 oranında azaltıyor.
2012 yılında Güney Karolina Tıp Üniversitesi’nde bakır üzerine çalışmalar yürüten Mikrobiyoloji ve İmmünoloji Profesörü Michael Schmidt ve meslektaşları, Amerika Birleşik Devletleri’nde üç ayrı sağlık merkezinde bakır kullanımı üzerine bir çalışma yürüttü. Bu merkezlerde öncelikle hastaların ve hasta yakınlarının en çok hangi nesnelerle temasa geçtiğini saptadılar. Bu nesneler; yatak kenarlıkları, kapı kolları, ziyaretçi koltuğu gibi herkesin sıkça temas ettiği yüzeylerdi. Bunları bakırla kaplatan araştırmacılar, mikropların %83 oranında azaldığını tespit etti.
2015 yılında yapılan bir başka araştırmada ise, üç ayrı hastanedeki enfeksiyon oranının bakır kullanımından sonra %58 azaldığı görüldü.
İngiltere’deki Southampton Üniversitesi’nde Çevre Sağlığı Profesörü Bill Keevil bakır yüzeylerin insandan insana solunum yoluyla bulaşan SARS-CoV2, yani yeni koronavirüs, gibi hastalıkları azaltmada etkili olabileceğini belirtiyor. Hastane, otobüs, metro, havalimanı, spor salonu gibi insanların bir arada bulunduğu yerlerde bakır kullanımının salgın hastalıklarla mücadelede önemli olduğunu vurguluyor. SARS-CoV2 (Kovid-19) üzerine çalışan araştırmacılar da Keevil’in bu önerisini doğrulayacak sonuçlara ulaştı: Kovid-19’a neden olan virüsler, plastik ve paslanmaz çelikte üç güne kadar hayatta kalabiliyorken bakır yüzeylerde en fazla dört saat yaşıyor.
Bakır; alüminyum, plastik ve paslanmaz çeliğe göre daha pahalı olduğundan tercih edilmiyor. Ancak, enfeksiyonlardan kaynaklı hastalıkların sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde sağlık sistemine yılda 45 milyar dolara mal olduğu ve 90.000 insanın ölümüne yol açtığı düşünülürse bakır kullanımının hem ölüm oranını azaltacağını hem de büyük bir tasarruf sağlayacağını söyleyebiliriz.
Meraklısı için daha fazlası:
Yazar Hakkında:
Selin Akbaş – Be People Editörü
Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde tamamlayan Selin Akbaş, üniversite yıllarında Medyascope.tv ve Thomson Reuters Haber Ajansı’nda gazetecilik stajları yaptı ve çeşitli bloglarda metin yazarı olarak çalıştı. Aralık 2019’dan beri Dükkan Creative editörlerinden biri olarak stratejik içerik üreticiliği ve metin yazarlığı alanında çalışıyor.