Cognoscopy
Parkinson ya da Alzheimer gibi nörolojik hastalıklar öngörülebilir mi? Unutkanlık, ileri yaşlardaki nörobilişsel bozuklukların belirtisi olabilir mi? Bilişsel gerileme, erken teşhis edilebilir mi?
Tüm bu soruların cevabı Cognoscopy ile Mümkün Olabilir
Bizi biz yapan şeylerden birinin ne olduğunu sorsam, pek çok insan ‘hafıza’ cevabını verirdi. Oldukça hayati olan bilişsel becerilerimiz, genellikle yaşlanmayla paralel olarak zayıflıyor. Günümüzde ise, gençler arasında da unutkanlık hızla yayılıyor. Farklı yaş gruplarından pek çok insanda; bilinç bulanıklığı, zihinsel yorgunluk, kelime ve isimleri hatırlamada zorluk, sürdürmekte olduğu konuşmanın detaylarını anımsayamama, günlük olarak yapacağı işleri veya katılacağı etkinlikleri unutma gibi problemler sıklıkla görülüyor.
Bilişsel rahatsızlıklara dair veriler ne söylüyor?
Dünya Sağlık Örgütü, WHO’nun raporuna göre dünya çapında 55 milyon insan, Demans türü hastalıklardan mustarip. Bunların %60’ı düşük veya orta gelir seviyesindeki ülkelerde yaşayan insanlar. Yaşlılar, en büyük payı oluşturuyor. Bu sayının; 2030 yılında 78 milyona, 2050 yılında ise 139 milyona yükseleceği öngörülüyor.
Dr. Dale Bredesen’in ‘Cognoscopy’ kavramı nerede karşımıza çıkıyor?
Dr. Mark Hyman gibi bütünsel sağlık uzmanları başta olmak üzere konuyla ilgili neredeyse tüm uzmanlar, 50’li yaşlara ulaşan her insanın kolon kanserine karşı kolonoskopi yaptırması gerektiği söylüyor. Peki ya beynimiz daha mı önemsiz? Aynı uzmanlar, 45 yaşından itibaren herkesin ‘cognoscopy’ yaptırması gerektiğini de ifade ediyor. Diğer hastalıklarda olduğu gibi Alzheimer da dâhil olmak üzere nörolojik ya da bilişsel rahatsızlıkların gelişmesi yıllar ve hatta on yıllar alıyor. Dahası, yapılan yeni araştırmalar, Alzheimer’ın gelişmeye başladığı yaşı 20’lere kadar düşürüyor. Bu süreç içinde, ön belirtilerin meydana çıktığı ya da çıkmaya başladığı belirli uzunlukta bir zaman oluyor. İşte tam da burada tespit ve tedavi şansı olabiliyor.
Hemen her hastalıkta olduğu gibi beynimiz söz konusu olduğunda da erken teşhis hayati olabiliyor. Bilişsel rahatsızlıkların erken teşhisinden bahsettiğimizde karşımıza Dr. Dale Bredesen’in ürettiği ‘cognoscopy’ kavramı çıkıyor. Bu kavramın kolonoskopi ile benzerliği gözlerden kaçmıyor; farkları ise hedefte bağırsakların değil beynin ve bilişsel becerilerin oluşu.
Ürettiği bu kavrama oldukça güvenen Dr. Bredesen’a göre “eğer hepimiz cognoscopy yaptırabilir ve bilişsel gerilemeye etki eden belirli risk faktörlerini hedef alabilirsek, gerçekte olması gerektiği gibi Alzheimer’ı ender görülen hastalıklar arasına dâhil edebiliriz.” Dr. Bredesen’in yaptığı araştırmalara göre, Alzheimer’ın bütünsel olarak yaklaşılması gereken muhtemel 36 nedeni olabilir ve bunların hangilerinin sizde olduğunu tespit ederek bu hastalığın önüne geçebilirsiniz. Diğer bir değişle, bu hastalık, doğru tespit ve kökende yatan sorunların tespiti ile önlenebilir ve geri döndürülebilir.
‘Cognoscopy’ nasıl yapılıyor?
Beynin derinliklerine dalıp bilişsel gerilemeye neden olabilecek etkenleri incelemek gerekiyor. Aslında ‘cognoscopy’ testi ile yapılacak tüm ölçümler herhangi başka bir kronik hastalık için yapılacak ölçümlerin aynısı. Mesele, bu veriler ortaya konduğunda onları değerlendirebilmek; diğer bir değişle nereye bakacağını bilmek. ‘Cognoscopy’ testinden en verimli sonuç alan kişiler neye önem vereceklerini bilen kişiler oluyor. Yani, sonuçlar ve veriler arasında öncelikler belirlemek gerekiyor.
Üç aşamalı ‘cognoscopy’ testi bir dizi laboratuvar ve bilişsel testin birlikte kullanımından meydana geliyor. İlk adım olarak çeşitli kan testleri ve idrar analizleri yapılıyor. Burada, bilişsel bir gerileme ya da gerileme riski var mı diye gerekli kontroller yapılıyor. İkinci adımda oldukça basit, çevrimiçi bir bilişsel değerlendirmeye başvuruluyor.
Hâlihazırda bilişsel bir probleminiz var mı diye inceleniyorsunuz. Eğer bu noktada herhangi bir belirti tespit edilmemişse, yani bu testlerde iyi iş çıkarıyorsanız, bu aşamada durmanız tavsiye ediliyor. Sadece tedbir amaçlı bir kontrol yaptırmış gibi düşünebilirsiniz. Fakat, bazı belirtiler gösteriyorsanız ve test sonuçlarınız negatif yönde seyrediyorsa üçüncü aşamaya geçmeniz gerekiyor. Bu aşama, hacimsel analiz içeren bir MR görüntülemesi içeriyor. Akıl yürütme, problem çözme ve motor beceriler gibi fonksiyonlarla ilgili olan Frontal Lob; duyuları işleme, aritmetik yetenekler ve renkleri algılama gibi becerilerle ilgili olan Parietal Lob; ya da genellikle beynimizdeki ufak hafıza merkezi olarak da tanımlanan Hippocampus gibi beyin parçalarımızın hacmi inceleniyor. Tüm bunlar ne yapılması gerektiğine dair hem size hem de doktorunuza ihtiyaç duyulan yeterli kanıtı sağlıyor.
Beynimizin sevdiği, ona iyi gelen şeyler neler?
Beyin sağlığını; kendi yeteneklerimizin farkında olmak ile hayatta karşılaştığımız durumlarla baş edebilmek için bu yeteneklerin bilişsel, duygusal, psikolojik ve davranışsal fonksiyonlarını en ideal biçimde kullanabilmek şeklinde tanımlayabiliriz. Aslında bütünsel sağlığımız için geçerli olan şeylerin beyin sağlığımız için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Beyin sağlığımız üzerinde, genetik yapımızın haricinde, en derin etkisi olan faktör yaşam biçimimiz. Yiyip içtiklerimiz, ne kadar egzersiz yapıp ne kadar ve nasıl uyuduğumuz, sosyalleşme biçimlerimiz ve stresle başa çıkma yöntemlerimiz olmak üzere yaşamımızın her bileşeni beyin sağlığımızı etkiliyor. Bunların arasına, bağırsak sağlığı, hormon dengesi gibi biyolojik etmenlerin yanı sıra yeni şeyler öğrenerek beynimizi zorlamayı ve onu doğru şekilde dinlendirmeyi de dâhil edebiliriz. Son noktayı Stephen King’ten bir alıntı ile koyalım: “Beyin, Dünya’yı hareket ettirebilecek bir kastır.” Öyleyse, onu ihmal etmeyelim.