Frank Lipman! Ruh, beden ve zihin sağlığının peşinde.
Güney Afrika’dan ABD’ye uzanan yolculuğunuzla başlamak isterim... Bize bu yolculuktan bahsedebilir misiniz?
Doğduğum ve büyüdüğüm Güney Afrika’da temel eğitimimi aldıktan sonra neredeyse iki sene boyunca bir klinikte çalıştım. Bu süreç içerisinde “sangoma” adı verilen Güney Afrika’nın geleneksel şifacılarıyla tanışıp, vakit geçirme imkanı buldum. Batı tedavi yöntemleri dışında alternatif metotlara dair bilgi edindim. Bana fazlasıyla ilham verdiler. 1984’te ABD’ye geldim, New York, Bronx’taki Lincoln Hospital’da çalışmaya başladım. Hastanenin rehabilitasyon merkezi hemen ilgimi çekmişti; burada, hastaları çin tıbbından birtakım metotlar ve akupunktur gibi uygulamalarla tedavi ediyorlardı. Hastaların akupunktura olumlu cevap vermesi doğu ve uzak doğu tedavi yöntemlerinin potansiyelini fark etmemi sağladı.
Eğitim hayatım boyunca hasta yerine hastalığa odaklanmam gerektiği anlatılmıştı, ben de bu doğrultuda doktorluk hayatımın başlarında hastalığın temeline değil semptomlara kulak verdim, tedavilerimi bu yönde gerçekleştirdim. Fakat bu tedavi tipinin getirdiği geçici sonuçlardan tatmin olmayarak kalıcı sağlıklı bir hayatın formülünü aramak üzere bir yolculuğa çıktım. Beslenme, akupunktur, Çin tıbbı, fonksiyonel tıp, bitkisel ilaçlar, meditasyon, biofeedback ve yoga üzerine eğitimler aldım. Ve sonunda bunların hepsini kendi kliniğimde buluşturdum.
Eleven Eleven Wellness Center, yıllardır farklı tedavi yöntemleri arasında köprü kuruyor. Klinik nasıl bir yol izliyor?
Eleven Eleven Wellness Center’ı, 1992’de Manhattan’da kurdum; alternatif tedavi yöntemleri sunan ilk kliniklerden biriydi. Burada Batı tedavi yöntemlerini, Doğu ve alternatif yöntemlerle buluşturuyor, bedenin, ruhun ve zihnin, hep birlikte sağlıklı olabilmesi için her hasta için en doğru formülü keşfederek ilerliyoruz. Deneyimli ve son derece başarılı pratisyenlerimiz Eleven Eleven Wellness Center’ı farklı bir noktaya taşınmasında etkili. Türkiye’den de çok fazla hastam olduğunu belirtmeliyim.
Merkezde ne gibi tedavi yöntemleri uygulanıyor?
Hastalığın kaynağına inmek için çalışmalar yürüten danışmanlarımız var. Gerekli görüldüğü durumlarda, hastaya özel beslenme planı oluşturuyor, destekleyici ek gıdalar verilebiliyor veya hastanın yaşam tarzında yapılması gereken değişikliklere önayak oluyorlar. Bununla birlikte, yoğun olarak anti-aging tedavileri sunuyoruz. Beslenme uzmanlarımız ve akupuntur uzmanlarımız gibi bedene yoğunlaşan pratisyenlerimiz de mevcut.
Kliniğinizde de uygulanan “Good Medicine” olarak adlandırdığınız konseptten bahsedebilir misiniz?
Doğu/Batı sentezi tedavi yöntemleri ve pratiklerin buluştuğu, odağında hastalığın köküne inmek olan bir yöntem bu. Asıl yapılması gereken hastanın bu hastalığa neden sahip olduğunu, bu hastalığa hangi faktörlerin sebep olduğunu anlamak ve bu faktörlerle doğru yöntemlerle baş etmek; semptomları ilaç tedavisiyle bastırmak ve hastalığın temelindeki tetikleyici nedeni bir daha nüksedene kadar göz ardı etmek değil.
Peki Batı tedavi yöntemleri hakkında genel düşünceniz nedir?
Batı tedavi yöntemleri akut hastalar için ideal, benim adlandırdığım şekliyle kriz bakımı da denebilir. Örnek vermek gerekirse, kalp krizi geçirdiğinizde, zatürre olduğunuzda ya da bir kemiğinizi kırdığınızda, bu teknikler mükemmel sonuç verir. Fakat konu kronik hastalıklara geldiğinde, bu yöntemlerin kalıcı sonuç verdiği söylenemez. Dolayısıyla ben şahsen gerektiğinde batı tedavi yöntemlerine başvururken, yetersiz kaldığı noktalarda alternatif tedavi yöntemlerini devreye sokmakta çekinmiyorum.
İdeal tedaviyi, hastayı dinleyerek belirliyorsunuz. Bu süreçten bahsedebilir misiniz biraz?
Her hastayla kişisel olarak ilgileniyorum. Hikayelerini, geçmişte başına gelenleri ve şikayetçi oldukları semptomları dinliyorum. Herkes en iyi kendi bedenini tanır, buradan yola çıkarak sadece test sonuçlarına bakarak değil her aşamada nasıl hissettiklerini gözlemleyerek ilerleme kaydediyoruz.
Her bir hastanıza özel ilgi göstermeniz gerektiği için sabit bir prosedür uygulayamıyorsunuz. Bu zorlayıcı bir faktör mü?
Kesinlikle değil. 40 yıldır doktorluk yapıyorum dolayısıyla, hastalar için uygun olanı artık öngörebiliyorum. Her kişi için özel bir tedavi sürecine gitsek de, kimi hastalarda birbirine benzer semptomlar olabiliyor, şartlar uygunsa sonuç vermiş tedaviyi hızla uygulamaya koyabiliyoruz.
Alternatiflere her zaman açık bir doktor olarak tıp dünyasında sık sık gündeme gelen yeni metot ve trendlere şans veriyor musunuz?
Tabii. Düzenli olarak yeni metot ve trendleri inceliyorum. Bu metotlar bilimsel çalışmalarla doğrulandıktan ve onaylandıktan sonra ben de denemelere başlıyorum.
Sağlıklı yaşam dendiğinde, doğru beslenmenin son derece kritik olduğunun Covid-19 dolayısıyla hiç olmadığı kadar farkındayız. Buna rağmen gözlemleriniz doğrultusunda en çok hangi beslenme hataları yapılıyor?
Kesinlikli fazla karbonhidrat tüketimi. Özellikle orta ve ileri yaşlı hastalarımda gözlemlediğim, fazla karbonhidrat tüketimine bağlı olarak yaşanan rahatsızlıklar. Metabolizmanızın başa çıkacağından fazla karbonhidrat tüketmek her zaman obeziteye sebep olmasa da farklı rahatsızlıkların önünü açabiliyor.
Şeker tüketimi konusunda da son derece katısınız. Karbonhidrat ve şeker tüketimine bağlı birçok insanın yaşadığı fakat farkında olmadığı semptomlardan bahsedebilir misiniz?
Metabolizmanın rahatlıkla sindirebileceği şeker ve karbonhidrat oranı yaşlandıkça değişiklik gösterir, öncelikle bunun bilincinde olmak gerek. Dolayısıyla yaş ilerledikçe tüketilen karbonhidrat oranının da düşmesi gerekir. Bunun dışında, insanların garipsemediği vücudun verdiği birtakım sinyaller aslında karbonhidrat ve şeker tüketimine bağlı olarak ortaya çıkan semptomlar olabiliyor. Bunlar arasında yemek sonrasında rehavet çökmesi, odaklanma problemi, kaşıntı, sürekli açlık hali veya tatlı tüketme isteği sayılabilir. Şeker ve karbonhidratı keserseniz, semptomlar da ortadan kalkar. Azaltmak bile kronik rahatsızlıkların yatışmasını sağlar; hipertansiyon, obezite ve diyabet bunlardan sadece birkaçı.
Gerekenden fazla şeker ve karbonhidrat tükettiğimizi nasıl anlayabiliriz?
Şu beş soruyu kendinize sormak faydalı olabilir; Vücudunuzun orta bölümünden ve yüzünüzden mi kilo alıyorsunuz?, Tükettiğiniz gıdaların karbonhidrat ve şeker yoğunluğunu kontrol etmekte veya kontrollü ölçüde tüketmekte zorlanıyor musunuz? Mutsuzken veya depresifken karbonhidrat ve şeker tüketmeye eğilimli mi oluyorsunuz? Üç, dört saatte bir, yemek yemezseniz asabiyetle birlikte, ellerinizde titreme de oluyor mu? Gün içerisinde enerjiniz ciddi oranda düşüp, yükseliyor mu?
Bu sorulara cevabımız evet ise nasıl bir yol izlemeliyiz?
Yüksek ihtimalle tükettiğiniz şeker ve karbonhidratı kısmanız gerekiyor. İntoleransınızı ölçmenizin farklı yolları var, bunlardan biri hemoglobin A1c testi; bu testin sonucu 5.4 üzerindeyse, bu dikkatli olmanız gerektiği anlamına geliyor. Fakat kan şekerinde ya da az önce bahsettiğim testin değerlerinde sorun olmamasına rağmen, tansiyon ya da trigliserid gibi diğer sağlık değerleri normalin üstündeyse, bu yine vücudun işleyebileceğinden fazla insülinle meşgul olduğu için sorun yaşadığına işaret edebilir.
Beş yıl kadar kısa bir süre öncesine kıyasla birçok kişi artık çok daha bilinçli, glutensiz, şekersiz besleniyor; bu beslenme tipine geçmek isteyenlerin izlemesi gereken bir adaptasyon süreci var mı?
Şeker ve rafine karbonhidratı beslenme rutininizden ani bir şekilde çıkarmak berabeinde herhangi bir sağlık riski getirmez. Fakat ilk üç, yedi gün arası bitkinlik hissetmeniz son derece normal.
İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinin doğurduğu en büyük problemlerden biri hareketsizlik. Sağlıklı beslensek de aktif bir hayattan hareketsiz bir hayata geçiş ne gibi problemlere yol açabilir?
Hareketsizlik kesinlikle bir problem ancak kısa bir yürüyüş beden için de zihin için de son derece faydalı. Beklentilerimizi duruma göre şekillendirmemiz gerekiyor. İnsanların yoğun egzersiz rutinleri şimdilerde ve belli ki bir süre daha uygulanabilir olmayacak. Yürümek, esneme hareketlerine ağırlık vermek ya da bahçe işleriyle uğraşmak “normal” rutinimize dönene kadar idare edebileceğimiz egzersizler.
Normale dönmek, dünyayı keşfetmeye devam etmek herkesin en fazla özlemini duyduğu şey. Siz sık seyahat eder miydiniz?
Evet, pandemi öncesinde çok sık seyahat ederdik. Aslına bakarsanız, eşim ve ben yıllar önce Türkiye’de çok keyifli vakit geçirmiştik. İstanbul’da, Efes’te ve ardından sahil şeridi boyunca araba yolculuğu yaptık, gerçekten keyifliydi.
Tüm bu keyifli anlardan mahrumken, geleceğe dair belirsizliğin yarattığı stres ve anksiyeteyle nasıl baş etmeli?
Evde kalmaya özen gösterdiğimiz bu dönemde her gün bir diğerinin aynısı gibi hissettirebilir, bunun için uyandığınızda hiç olmazsa on dakikanızı meditasyona ayırmanız, gününüzün kalitesini ciddi ölçüde artırır. Temiz zihin ve pozitif enerji ile güne başlamak çok faydalı. Dünyada, ülkenizdeki gelişmeleri sık sık kontrol etmek ve haber kanallarını sürekli açık tutmak yerine, günde bir kere kontrol etmeniz; sizi strese sürükleyen endişeleri tetikleyecek faktörleri azaltır.
Gün ortasında mutlaka basit nefes egzersizleriyle zihninizi boşaltın. Maskenizi takarak ve sosyal mesafeye özen göstererek kısa da olsa yürüyüşlere çıkın, temiz hava almak ve mevsimle beraber canlanan doğada vakit geçirmek kesinlikle iyi gelecek. Başkaları için bir şeyler yapmak da size kendinizi iyi hissettirebilir; bu yaşlı komşunuzun köpeğini gezdirmek, alışverişine yardımda bulunmak ya da özellikle tek yaşayan sevdiklerinizle her gün kısa da olsa sohbet etmek olabilir. Son olarak, Afrika kültürüne ait “ubuntu” felsefesi de bu dönemde ilham alınması gereken öğütleri barındırır; “Bizi insan yapan, birbirimize gösterdiğimiz insanlıktır” cümlesini temel alan bu felsefe; önemsemek, saygı duymak ve empati kurmak gibi olguları hatırlatır, insanlarla böylesi bir zamanda bağ kurmak için birebir.
Bu süreçte bağışıklığımızın kuvvetli, beden ve zihnimizin sağlıklı kalabilmesi için neler yapmalıyız?
Sekiz adımda güçlü bir beden ve sağlıklı bir zihne sahip olabilirsiniz.
1-Pozitif bir bakış açısı edinin. Sosyal mesafe, karantina veya sosyal izolasyon kavramları sizde negatif duygular uyandırıyor olabilir. Normal hayatınızın konforunu kaybettiniz fakat bu kavramlar o konfora dönebilmek için gündemde. Sadece kendiniz için değil, sevdikleriniz, sağlık çalışanları, ülkeniz ve hatta dünya için herkesle birlikte savaştığınızı kendinize hatırlatın.
2-Egzersiz yapmak modunuzu yükseltir. Araştırmalara göre, spor yapmak depresyon ve diğer negatif düşünceleri azaltıyor. Evde kendinize bir spor rutini oluşturun veya maskenizi takın ve yürüyüş yapın.
3-Düzenli olarak meditasyon yapın. Palmiye ağaçlarının altında, burnunuza gelen iyot kokusu ve ayaklarınıza değen ılık kum taneleri sizin için rahatlamanın formülüydü belki. Fakat bir süre benzer bir tatile erişimimiz olmayacağı için güzel anları ve yakında kavuşacaklarınızı düşünerek gevşemeye çalışın.
4-İyi uyku son derece önemli. Bunun için uyumadan birkaç saat önce haberlere göz atmayı bırakın, stres altındayken iyi bir uyku çekemezsiniz. Uyku öncesi sizi rahatlatan aktivitelere yönelin. Son olarak, her gün benzer saatlerde uyumaya özen gösterin, zihin istikrarı sever.
5-Sağlıklı beslenme rutini bu noktada hayati önem taşıyor. Nişastasız sebzeleri bol bol tüketin. Prebiyotik ve probiyotikler de vücut için son derece gerekli. Şeker ve undan uzak durun. Süt ürünlerini sindirmekte zorluk çekiyorsanız, olabildiğince azaltın. İşlenmiş gıdalar beslenme rutininizin dışında kalmalı. Alkol tüketimini de azaltmalısınız, birkaç günde bir, bir kadeh şarap yeterli. Son olarak, en ağır yediğiniz öğünün öğlen olmasına özen gösterin, akşam hafif ve dengeli beslenin.
6-Baharatlar ve şifalı bitkileri ilaç gibi düşünün. Kırmızı biber, kişniş, maydanoz, tarçın, kara biber, biberiye ve zerdeçal sık sık tüketmeniz gerekenler arasında.
7-Intermittent fasting için eşsiz bir zaman. Aralıklı oruç, vücudunuzun insülin seviyesini ve kan şekerini düşük tutmasını sağlarken, yağ yakma modunu da devreye sokar. Bununla birlikte, vücut bu süreçte kendisini ekstra koruma altına alır; bu da hastalık ve virüslere karşı daha dayanıklı olduğu anlamına gelir. Intermittent fasting için yapmanız gereken gün içerisinde sadece 8-10 saatlik bir periyodda yemek yemek; geç kahvaltı yapmak ve erken akşam yemeği yemek.
8-Besleyici vitamin ve takviyelere ihtiyacımız var. A,C ve D vitaminlerinin yanı sıra kersetin, çinko, N-Asetil, sistein ve mürver tüketmeniz gereken destekleyiciler arasında.
Deneyimli bir doktor olarak Covid-19 ve etkili olduğu bünyeler üzerindeki çıkarımlarınız neler?
Pandeminin açık bir şekilde ortaya koyduğu bir şey varsa o da bağışıklığı düşük ve sağlıklı bir metabolizmaya sahip olmayan; obezite, diyabet ya da kalp hastalığı olan kişilerin Covid-19’dan payını en fazla alan kişiler olduğudur.
Virüsün gücündense, bünyelerin güçsüzlüğünden bahsetmek lazım o halde. Dolayısıyla gelecekte ortaya çıkacak potansiyel virüslere karşı korunmak için herkesin beslenme ve yaşam biçimi kaynaklı hastalıklarını gözden geçirmesi gerek. Peki, dünyanın virüsle baş etme biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok başarılı bulduğumu söyleyemeyeceğim, özellikle ABD’de çok parlak bir tablo yok.
Geleceğe odaklanacak olursak, bu global sağlık krizinin ardından hükümetler neye daha fazla önem vermeli ve yatırım yapmalı?
Sağlık sektörüne tabii. Ayrıca iklim değişikliği meselelerine daha fazla kulak vermeliler. Sorunların kaynağına inmeliler.
Meraklısı için daha fazlası:
- CURATED MAGAZINE No.1
- https://elevenelevenwellness.com/