İçeriğe geç

Alışveriş sepeti

Sepetiniz boş

Makale: “Korona Döneminde Aralıklı Oruç Tutabilirsiniz”

“Korona Döneminde Aralıklı Oruç Tutabilirsiniz”

“Korona Döneminde Aralıklı Oruç Tutabilirsiniz”

Travma ve bağımlılık terapisi, psikoterapi, sağlık orucu alanlarında önemli çalışmalar yapan Uzman Psikoterapist ve Psikolog Zaza Yurtsever ile Koronavirüs döneminde yeme - içme alışkanlıklarımız üzerine konuştuk.

Evden çıkamadığımız şu günlerde kilo alma endişesi yaşayan pek çok kişi var. Can sıkıntısından sık ya da çok yemek isteyen insanlar, kendilerine bile “fat shaming” (kiloyla ilgili utanma ve utandırma) uygulamaya ve bunun stresiyle daha da çok yemeye başladı. Bu döngüden nasıl kurtulabiliriz? 

Evet, ne yazık ki karantinayla birlikte, birçok sorun gibi kilo sorunu da tekrar gündeme geldi. Bu tür olağanüstü durumlarda, kişilerin aslında her zaman var olan sorunları daha da gün ışığına çıkar. Örneğin, bir alkol ya da uyuşturucu sorunu varsa, olağanüstü durumlarda bu maddeleri tüketiminde artış olur ya da panik atak gibi bir korku problemi varsa, bu korku daha ön plana çıkar. Bu durum kilo için de geçerlidir. Eğer kişi zaten böyle bir sorunla mücadele ediyorsa, karantina gibi bir süreçte tekrar o sorunun kıskacına girer.

Peki şimdi, buradan nasıl çıkılacak? Kolay değil çünkü böylesine bir durumdan insanı en iyi çıkaracak olan şey fiziksel aktivitedir ama onu da tabii şu an yapmak neredeyse imkansız. Dolayısıyla, ben insanlara bu durumda mutlaka aralıklı oruç yapmalarını öneriyorum. Çünkü aralıklı oruçta beden günde en az 16 saat boyunca deposundan beslenme moduna geçip kilo almayı engelleyecektir. Yine de aralıklı oruç yapsanız bile, eğer önceden haftada 4-5 defa spora gidiyorsanız bu süreçte kaçınılmaz olarak kilo alacaksınız. Aralıklı oruca rağmen kilo alanların, kilo konusuna çok fazla takılıp kendilerini daha da strese sokmamalarını öneririm. Böyle bir dönemde sağlıklı beslenmek, virüs kapmamak ve maalesef kaptıysanız da başkalarına bulaştırmamak için çaba sarfetmek, kilo almaktan çok daha önemli.

“Emotional eating disorder” (duygusal yeme bozukluğu) ve “binge eating” gibi (aşırı yeme bozukluğu) sorunları halihazırda yaşayan kişilerin böyle bir durumda sağlıklarını çok daha tehlike altına almamaları için neler önerirsiniz? 

Bu sıkıntıları yaşayan insanların fazladan strese girmeleri, yeme bozukluklarını daha da içinden çıkılmaz bir hale getirir. Her iki bozuklukta da kişilerin esas olarak tükettikleri şey yemek değil, şekerdir. Emotional eating ya da binge eating yapanlar, yeme atağı geçirdiklerinde brokoli ya da ıspanak değil, pizza, makarna ya da çikolata tüketir. Çünkü onlar yeme bağımlısı değil; şeker bağımlısıdır. Bu durumda tüketilen şeker hem fazla kiloya yol açacağı hem de bağışıklık sisteminin gücünü düşüreceği için tabii ki tehlikelidir. Ancak nasıl ki sigara içenler sigaranın zararlarını bilmelerine rağmen kendilerini kontrol edemiyorlarsa; şeker bağımlıları da kontrol edemez. Dolayısıyla bu insanlara ne yapmaları gerektiğini söylemek anlamsızdır çünkü hepsi aslında bizden daha bilgilidir. Burada önemli olan, onlara yönelik tutumumuzda sanki yukarıdan bakan bir öğretmen gibi bir tavır takınmamak; küçümsememek, eleştirmemek ve baskı altına almamaktır.

Instagram feed'lerimiz tatlı, börek-çörek, ekmek vb. fotoğraflarıyla doldu. Sizce can sıkıntısının dışında, sevdiklerimizi görememek, bu sürecin ne zaman biteceğini bilmemek gibi nedenlerle yiyecekleri bir nevi dostumuz olarak görüyor olabilir miyiz?

Yemek, özellikle de tatlı ve hamur işleri bizi mutlu eden yiyecekler çünkü bu yiyecekler beynimizde mutluluk hormonlarının salınımını sağlıyor. Öyle olmasaydı zaten bunları tüketmezdik ya da uyumazdık veya seks yapmazdık. Gördüğünüz gibi doğa, hayatta kalmamızı sağlayan eylemleri; yemek, seks ve uyku, mutluluk hormonlarıyla bir araya getirerek kontrolümüzün dışına taşımak ister. Dolayısıyla, karantina döneminde bu hormonlara olan ihtiyacımızın artması gayet doğaldır.

Travmaların yeme içme pratikleri üzerine negatif etkilerine dair hangi terapötik yöntemleri öneriyorsunuz?

Ben zamanında YouTubea bir yeme bağımlılığından kurtulmak amaçlı bir hipnoz audiosu koymuştum. İnsanlar geçmişte de, bu dönemde de bu hipnozdan çok faydalanmakta. Onu öneririm mutlaka. Ayrıca geçen hafta, enfeksiyon kapma korkusuna yönelik olarak Dawson Churchün geliştirdiği bir ecomeditasyon koydum. Be People okuyucularına onu da öneriyorum. Eğer herhangi bir korku yaşadıklarında bu bahsettiğim meditasyonu yaparlarsa, yemeğe ya da tatlıya olan ihtiyaçlarını kontrol edebilirler. (Kaynakça kısmından erişebilirsiniz.)

Spiritüel terapi bize beslenme anlamında neler söylüyor? Türk danışanların bu konuda gözlemlerinize dayanarak anlatabileceğiniz, çok farkında olmadığımız, bizi şaşırtabilecek eğilimler var mı? 

Bu anlamda aklıma hemen Mahatma Gandinin bir sözü geliyor: “Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli.” Bence spiritüel anlamda söylenmiş en güzel sözlerden biri. Bir de Stefano DAnna'nın bir sözünü hatırlıyorum: “İnsanın kendini öldürmesi için, silah ile yiyecek arasındaki tek fark, seçilen yöntemin çabukluğudur.” 

Toplu bir travma deneyiminden bahsediyoruz. Ayrı evlerde kapalı kalırken depresif hissetsek de birbirimize moral vermeye çalışıyoruz. Ayrıca hasta olmadığımız halde kendimizi hastaymış gibi hissedebiliyoruz. Sizce, Psycorona (Korona Psikolojisi) ileride nasıl bir vaka olarak anılacak?

İnsanlık, son beş bin yıl içerisinde on dört binden fazla savaş çıkarmış ve bu savaşlarda üç milyardan fazla insan ölmüş. Korona dönemi öncesindeki hale baktığımızda, bütün bunlardan maalesef hiçbir şey öğrenmediğimizi görebiliriz. Şimdiki durumun farkı ise insanların dil, kültür, din ayrımı olmadan, internet üzerinden bir duygudaşlık geliştirebilmeleri. Sonrasında bu durumdan kalan, özel bir Korona psikolojisi olacak mı tam bilemiyorum ama psikolog ve psikoterapistlere çok iş düşeceği kesin. Bu deneyimden olumlu bir sonuç çıkartıp çıkartamayacağımızı zamanla göreceğiz. Ben ne yazık ki o konuda oldukça pesimistim.

Bu dönemde fasting (oruç) konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizce faydalı olur mu?

Genel olarak baktığımızda sağlık orucu insanın bağışıklığını yükseltir. Ancak bu dönemde şu an önermiyoruz, çünkü Covid-19 çok yeni bir virüs ve bu konuda yapılmış bilimsel araştırma yok. Onun için insanlara sağlık orucu yerine dilerlerse aralıklı oruç yapabilecekleri şeklinde öneride bulunuyoruz. Bu noktada tüm dünyadan uzmanlar hemfikir durumda.

Egzersiz ve meditasyon yapma, kaliteli uyuma dışında bizi bu dönemde Sağlıklı tutacak diğer yan ögeler neler olabilir? 

Burada yine aralıklı orucu konu etmek istiyorum. Çünkü aralıklı oruç yapmanız, günde en azından 16 saat boyunca bağırsaklarınızın sindirimle meşgul olmayacağı anlamına geliyor. Sindirim için uğraşması gerekmeyince de, dışarıdan gelebilecek tehditlerden olan herhangi bir virüse karşı sizi daha iyi koruyabilecek.

Yeme içme pratiklerimizin travmaya bağlı olarak kalıcı değişiklikler göstermesini önlemek için şimdiden ne yapabiliriz?

Burada en önemli konu, travmaların her türlü bağımlılığı tetiklemesidir. Dolayısıyla eğer dikkat edilmezse; alkol, sigara, uyuşturucu vb. uyarıcı tüketimi artar. Şeker de bu maddeler kadar bağımlılığa yol açtığından, şeker bağımlısı olan insanların da şeker tüketiminde artış olur. Bu artışların travma sonrası dönemde de aynı yoğunlukta devam etme riski oldukça yüksek çünkü beden, dönem boyunca tüketilen miktara alışmış olacak. Böyle bir sorunu şimdiden önlemenin en uygun yöntemi tabii ki bu maddelerle ilişki kurmamak ya da en azından tüketim miktarını yükseltmemek olur. Maalesef bunun o kadar da kolay olmadığının altını çizmek istiyorum. Bu nedenle, yüksek bir disiplin göstermeliyiz.

Belli yiyecek veya içeceklerin tüketilmesi, anksiyeteyi azaltır mı?

Anksiyete zihinsel bir sorundur ve nihai çözümü de tabii ki zihinde olur ama evet, biz yine de anksiyete seviyemizi kısmen de olsa belki kontrol edebiliriz. Örneğin alkali beslenmenin insanın korku ve stresini azalttığını biliyoruz. Alkali beslenmek, kişinin şeker ve hayvansal gıdalardan uzak durması anlamına gelir. Eğer tam anlamıyla alkali beslenmek istiyorsanız vegan ya da en azından vejetaryen olmanız gerekir.

Bu yazıda ifade edilen görüşler, alternatif çalışmalara ışık tutmak ve bu çalışmalar hakkında konuşmayı teşvik etmek için yazılmıştır. Yazılar hekimlerin tavsiyelerini bir ölçüde içeriyor olsa bile, sadece bilgilendirme amaçlıdır. Bu yazı; profesyonel tıbbi tavsiyenin, teşhisin ve tedavinin yerini alamaz.

Meraklısı için daha fazlası:

Ecomeditasyona Giriş: https://www.instagram.com/p/B-kASU-gjHi/

Zaza Yurtsever Zayıflama Terapisi: https://www.youtube.com/watch?v=MmsTH0hckvY

Dr. Zaza Yurtsever – Uzman Psikolog ve Psikoterapist

Uzman Psikolog ve Psikoterapist Zaza Yurtsever, 1990 yılında Almanya’daki Marburg Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra yine aynı üniversitede klinik psikoloji alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. 

Travma ve bağımlılık terapisi, bilişsel davranış terapisi, hipnoterapi ve NLP alanında uzman olan Yurtsever, 2012 yılında ünlü Psikolog Johann Kluczny ile Berlin’de Vata Akademisi’ni kurdu. Psikoterapi, grup terapileri, çift terapisi, sağlık orucu ve kilo problemleri üzerine çalışmalar yürüten Yurtsever’in beslenme alışkanlıkları ve kilo üzerine yazılmış Korkma Ye (2012), Egoist Beyin ve Kilo (2014), Buchinger Sağlık Orucu (2016), Aralıklı Beslen Genç Kal (2019) isimli dört kitabı bulunuyor. 

Read more

Yaşam Gücünün Kaynağı Burada: Lab Vitalité
be people

Yaşam Gücünün Kaynağı Burada: Lab Vitalité

Yaşam gücünün, enerjinin ve canlılığın; yani içimizdeki sağlığın laboratuvarı Lab Vitalité'nin kurucuları Ceylan Sel Sohtorik ve Milay Nil Sönmez ile yaşam enerjimizi yükseltmek için kendilerini ad...

Daha fazlasını oku
“Doğayı Hayatımıza Katmanın En İyi Yollarından Biri: Aromaterapi”
Yazar: Aygen Ecevit

“Doğayı Hayatımıza Katmanın En İyi Yollarından Biri: Aromaterapi”

Homemade Aromaterapi'nin Kurucusu Aslı Bilgin ile aromaterapinin büyülü faydalarını ve COVID-19’un getirdiği olağanüstü şartlar altında yaşadığımız bugünlerde aromaterapinin beynimiz, vücudumuz ve...

Daha fazlasını oku